DENKLEMİ YENİ SOL ÇÖZECEK
Yaşadığımız krizin boyutlarını şimdiden öngörmemiz çok güç. Ama her kriz bir yeniden yapılanma olduğuna göre, şu sıralar çok hızlı bir değişim yaşadığımız da çok görülür bir şey. Tabii hızlı olan her şeyde olduğu gibi zaman zaman komik durumlarla da karşılaşıyoruz. Örneğin İran, finans sistemini, bankaları özelleştirmeye çalışırken Amerika, zorunlu olarak, bankaları devletleştiriyor. ABD’de halen dokuz bankaya hükümet el koymuş durumda. Ama el konulanlara benzer ya da sonları gözüken yüzden fazla banka olduğu söyleniyor. Kapitalizmin anarşik işleyişi serbest piyasaya geçit vermiyor. Gerçek anlamda piyasa mekanizmasının olmaması aynı zamanda bir kriz nedeni. Ama kapitalizmin bugünkü yapısı içersinde bu mekanizmanın işlemesi imkânsız.
O zaman karşımızda çözümsüz tarihî bir denklem mi var? Aslında pek öyle değil; kapitalizmin görünmez eli ve devletin demir eli dışında bir başka seçenek mümkün olabilir diye düşünüyorum. Tabii bu seçeneğin sosyalizm adıyla anılacağından da hiç şüphem yok. Sosyalizmi bir ütopya olmaktan çıkarıp ete kemiğe büründürmek için temel olandan başlamak gerekecek. Yani iktisattan. Yalnız bu konuda geçmiş deneyimler oldukça sabıkalı ve başarısız. Özgürlükçü Sosyalizmin temel çıkış noktası ne olacak? Nasıl bir iktisadi anlayıştan hareket ederek yeni bir dünyanın temellerini atacağız.
Sovyetler’de Preobrazenskiy, yeni toplumun yasalarını incelerken sıradan ama temel bir saptama yapıyordu: “Her mekanizma, içinde yer aldığı ekonomik yapıya bağlıdır.” Ancak bunu söyledikten sonra değer yasasının yerini planlı ilişkilerin alması gerektiğine işaret ederek devletin sönümlenmesinde, planın ve yukarıdan müdahalenin başat faktörler olduğunu vurguluyordu. Oysa tersi oldu. Plan, en ince ayrıntısına kadar uygulandı ama devlet söneceği yerde gelişti. Ve Preobrazenskiy’nin yabancılaşmanın kaynağı dediği değer yasası varlığını sinsice korudu. Fiyatlar hep var oldu. Tek ülkede sosyalizm adı altında, aslında meta üretiminin olduğu, değer yasasının, bürokratik parti ve devlet eliti adına işlediği acayip bir parti diktatörlüğü kurulmuştu. Öte yandan dünyanın diğer yarısında kapitalizm, en büyük kriz karşısında yeni düzenleme teorileri ve araçları geliştiriyordu. Piyasanın tek başına kapitalizm krizini çözemeyeceğini Keynes söylüyordu. Ancak Keynesçi araçlar da, bir müddet sonra, çaresiz kaldı. Sonunda yeni ve uzun bir büyüme dönemini olanaklı kılan koşulları ikinci savaş sağladı. Ancak savaş sonrası düzenleme kavramı, hem liberal iktisatçılardan hem de Marksist iktisatçılardan rağbet gördü. Kapitalizm düzenlenebilirdi. Sağdakiler devleti kullanarak kapitalist ekonominin düzenlenebileceğini ve hatta planlanabileceğini iddia ettiler. Soldakiler ise planlama ve merkezî belirleyici araçlarla yeni bir toplumun oluşturulacağını sandılar. Bu ikinciler birçok açıdan daha şanssızdı. Çünkü eski toplumun araçlarıyla yeni bir toplumun inşası imkânsızdı. Bu konudaki her ısrar, eskiyi aratacak çok daha derin sorunlara yol açıyordu.
Piyasa dağıtımının karşısına “plan dogma”sını çıkarırsanız bir şey yapmış sayılmazsınız. Gerçekten de geleneksel sosyalist öğreti, piyasa dağıtımının karşısına şimdiye değin yalnızca planlamayı çıkarabildi. Planlama ise, ister geleneksel isterse özyönetim uygulamasının bir biçimi olarak “demokratik” olsun, meta üretimini veri alır ancak onun doğal bir sonucu olan fiyat olgusunu reddeder. Bunu böyle yapmak zorundadır çünkü yapmazsa zaten planlama olmaz. Bu bir, ikinci olan ve konjonktür olarak daha önemli olan, planlamanın her biçiminin, ulusal ekonomiyi baz alarak oluşturulmasıdır. Yani planın gereklerine göre bazı sektörlerde korunan (kapalı) bazı sektörlerde açık bir ekonomi inşası ancak geçmişte, ulusal ekonomilerde, olabilirdi. Bugün böyle bir şeyin mümkün olmayacağı çok açık.
Niye bugün sol hâlâ her şeyin ulusal sınırlar içinde olup biteceğini düşünüyor. Bu böyle olmayacak artık. Kapitalizm bunu böyle yapmıyor ki… O zaman, kapitalizmin ulusal pazarı düzenleme araçlarının başına demokrasi sözcüğünü ekleyip, sosyalist bir kavrammış gibi, birbirimize niye yutturuyoruz?
Kim ne derse desin hiçbir sosyalist hareket, bugün dünyanın hiçbir yerinde piyasa yerine plan anlayışını koyup iktidara gelemez. Burada önemli olan bölüşüm ilişkilerinin piyasa mekanizmasından soyutlanmasıdır. Bu konuya devam edeceğiz.
Son bir haftadır yapılan tartışmalar için de son söz: “Eski” geride kaldı. Yeni bir dünyanın kapılarını aralama zamanı geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder